'''ÇEVRECİLİK ANLAYIŞIMIZDA KAPIMIZ, SİYASET DIŞI VE TARAFSIZLIK İLKESİNDE OLAN HERKESE AÇIKTIR'''

Marmaris Körfezi’ndeki Bilimsel Araştırma Sonuçları Açıklandı

marmaris çevrecileri derneği

MARMARİS GÜNCEL HABER / Marmaris Çevrecileri Derneği ile Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin ortaklaşa olarak düzenlediği ve Marmaris Körfezi’nde 7 aydır devam etmekte olan bilimsel araştırmaların ilk 6 aylık bölümünün sonuçlarını kapsayan toplantı bugün (13 Aralık Salı) Pineta Deluxe Hotel’de yapıldı.

Toplantıya Muğla Vali Yardımcısı Ali Kemal Başar, İçmeler Belediye Başkanı Zeki Eren, Marmaris Belediyesi’nin CHP’li üyesi İsmet Kamil Öner ve AKP’li üyesi Mehmet Nil Hıdır, Marmaris Ticaret Odası Başkanı Mehmet Baysal, Marmaris Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Ercan Güneştutar, AKP Marmaris İlçe başkanı Kadem Mete ile yaklaşık 20 kişilik bir dinleyici topluluğu katıldı. İçmeler Belediye başkanı Zeki Eren dışında Marmaris ve beldelerindeki belediye başkanlarının ilgi göstermediği toplantıya katılan tek siyasinin AKP Marmaris İlçe başkanı Kadem Mete olması gözlerden kaçmayan bir ayrıntı oldu.

Toplantıda MÇD başkanı Ahmet Kutengin’in açış konuşmasının ardından Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Nedim Özdemir “Karşılaştırmalar” ve Prof. Dr. Ahmet Nuri Tarkan da Körfez Çalışma sonuçlarını içeren birer sunum yaptılar.

Toplantının açış konuşmasını yapan MÇD Başkanı Ahmet Kutengin, MÇD’nin İç İşleri bakanlığına bağlı dernekler yasası çerçevesinde ,tüzel kişiliği olan 1,5 yıllık bir dernek olduğunu belirterek başladı konuşmasında “Türkiye’de ilk ve belki de tek üniversitelerle müşterek bilimsel çalışma yapan bir derneğiz” dedi. Çevreciliğin konuşarak, olumlu ,veya olumsuz protestolarla değil projelerle uzman kadrolarla bilimsel çalışmalara dayanan kanıt ve belgelerle en başta eğitim ile, gerekirse yasal çerçevede sonuca giderek, kamuda güven kazanmak ve birlikteliği sağlayarak kurumlara destek vererek hiyerarşiye önem vererek, çevre olumsuzluğu karşında öncelikle mahallini inceleyip sebebiyet vereni araştırıp,taraflarla görüşüp, sonra ilgili kurumu haberdar etmek ve sonucunu takip etmek prensibi ile çalıştıklarını anlatan Kutengin, sözlerine şöyle devam etti;

“Marmaris tüm turistik faaliyetlerin merkezini oluşturmaktadır. Özellikle yaz aylarında uluslar arası Avrupa şehri görüntüsü veren Marmaris’in tüm yükünü Marmaris körfezi taşımaktadır. Takdir edersiniz ki bu kadar yoğun turizm aktiviteleri (yüzme-dalış okulları-tekne turları-safariler-cruize turizmi-yatcılık v.s.) sadece körfezde yapılmaktadır. Maalesef son yıllarda Marmaris körfezinde görsel alanda bile kirlenme vardır. Körfez araştırma ve çalışmalarımızda görülen deniz anaları ve balon balıkları da buna dahildir. Bu kirlenmede insan faktörü 1. sırada yer almaktadır. Marmaris yaşayanları içinde çevre konusunda duyarlı ve ileriyi görenlerin endişeleri ve önerileri üzerine MÇD olarak çevre çalışmalarımız uzmanlar ve üniversiteler eşliğinde yapılmasına karar verilmiştir. İlk başta MÇD ve üniversite ile karşılıksız ve birbirimize destek olarak başlatılan çalışma ve alınan sonuçlar üniversitenin gereksinimleri nedeni çalışmanın devamı için resmi bir protokola bağlanmış ve bu protokol ve çalışmaların nasıl ve neden yapıldığına dair bir rapor hazırlanarak tüm kuruluş ve kişilere dağıtılmış olup projenin devamı için önerileri ve desteklerinin nasıl olması gerektiği bilgisi verilmiş ve cevaplanması talep edilmiştir.

Sadece 4 kurumdan destek aldık

Bu raporda körfez çalışmalarının nasıl yapıldığı, üniversite laboratuarlarının tetkikler için nelere ihtiyacı olduğu, bilimsel çalışmanın devam edebilmesi için nelere ihtiyaç duyulduğuna dair –müspet-menfi-öneri ve destek şekilleri belirtilerek cevap istenmiştir. Raporumuza cevap sadece 4 yerden gelmiş bir yerden üniversiteye destek olunması ile projeye devam edilmiştir. Dolayısı ile Muğla üniversitesi ile bir protokol imzalanarak bilimsel müşterek bir çalışma Mayıs ayında başlatılmıştır. 12 ay sürecek bu çalışmanın ilk 7 etabı bitirilmiş olup bu toplantımız ara rapor sunumu mahiyetini taşımaktadır. Bu çalışmalarımız öncesi ve sonrası her ay tüm ilgili kurumlara bildirilmektedir.

Bu çalışmalar öncesi stratejik planlarını belirleyerek bunların detay çalışmalarını önceden yapan öncelikleri belirleyen resmi ve tüzel kişiliği olan bir çevre derneği olmaktan gurur duyuyoruz. Buna bir örnek verirsek, biraz evvel bahsettiğimiz ve Ağustos ayında hazırlayıp kurumlara dağıttığımız rapor dosyamızdır. Ancak 35 adet dağıtılan bu bilgilendirme dosyalarımız sadece 4 yerden cevap ve destek gelmiştir. (Sahil Güvenlik-Yeşil Marmaris-Deniz Ticaret Odası-Martı Grubu, ) bu dört  kuruluştan da sadece bir yerden üniversiteye ve MÇD’ye bu çalışmalar için sponsorluk ve destek geldiğinde ..neden sadece siz ve MÇD diye sorulduğunda “Marmaris hepimizin ve yarınlara, çocuklarımıza bırakmak istiyorsak bilimsel çalışmalarda sonuç ne olursa olsun yanınızdayız. Bu gemi batarsa hepimiz içindeyiz” cevabı alınmış ve çalışmalar bugünlere getirilmiştir. Kendilerine Marmaris ve doğası adına teşekkür ederiz.”

Kutengin’in konuşmasının ardından kürsüye gelen Yrd. Doç. Dr. Nedim Özdemir, Marmaris’in geçmişinde bu günlere gelişini, eski ve bu günkü durumları gösteren fotoğraflar eşliğinde bir sunum yaptı. Marmaris’in son yıllarda nasıl bir beton yığınına dönüştüğünü karşılaştırmalı fotoğraflarla anlatan Özdemir, Aşırı yapılaşmanın Marmaris körfezinin kirlenmesindeki en önemli etkenlerden biri olduğunu söyledi.

Özdemir konuşmasında Marmaris’in toplam 86.600 ha’lık arazi varlığının % 76’sını ormanlık saha, % 19’u ürün getirmeyen yer ve % 5’ini tarım arazilerinin oluşturduğunu söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti;

“Marmaris ilçesinde Bozburun, Turunç, İçmeler, Beldibi ve Armutalan olmak üzere 5 belde bulunduğunu ve Marmaris ilçesi 2010 yılı nüfus sayımına göre toplam 77390 olup, bunun 33760 kişisi (% 44) beldelerde, 30957 kişi (% 40) ile Marmaris ilçe merkezinde, 12673 kişisi (% 16) ise köylerde kayıtlı bulunmaktadır. Marmaris’te yaşayan yabancıların sayısı 2011  verilerine göre 1309’ kişidir. Yaz aylarında turizm faaliyetlerinin etkisiyle Marmaris nüfusu en az 3 kat artış olmaktadır.

Endemik bitki türleri yönünden Marmaris zengin bir konumda olup, alandaki türlerin 74’ü tehlike sınıfı açısından “R” (Nadir) kategorisinde yer almaktadır. Bu nadir türlerin korunması bölgenin bitki örtüsünün devamlılığı için oldukça önemlidir. Özellikle yaz aylarında meydana gelen orman yangınları çok sayıda endemik bitki neslinin tükenmesine yol açtığından, nesli tükenmekte olan bitki türlerinin korunmasında orman yangınlarına karşı hassaslığın gösterilmesi ve önlemlerin alınması önemlidir

İlçe sınırlarındaki ormanlık alanlarında; kurt, kirpi, çakal, domuz, geyik, yaban keçisi, tilki, sincap, atmaca, kuzgun, dağ kedisi, ayı, porsuk, sansar, keklik gibi karasal hayvanlar yaşamaktadır

2010 yılında su tüketiminde geçen yıllara göre yaklaşık 1.500.000 m3‘lük bir artış görülmektedir. Yaz aylarında bir turistik tesiste kalan bir turistin günlük su tüketimi günlük 3 kat daha fazla olduğu dikkate alınırsa gelecekte Marmaris’in içme suyu temini ilgili kurumları şimdiden düşündürmelidir.

Usluer ve arkadaşları (2010)’de yaptıkları çalışmalarda Marmaris’te dalış turizm yapan 11 işletmenin varlığından söz etmektedirler. Turizm sezonunda yılda ortalama 2000-2500  arasında yerli turist; 17000-20000 arasında yabancı turist Marmaris’te dalış yapmaktadır. Özellikle Baca bölgenin en popüler dalış noktalarındandır. Ancak dalış talebi artışlarında maalesef yetki ve kalifiyesi olmayan dalış personelinin çalıştırılması hem dalış yapan insanlar için hem de var olan deniz altı zenginlikleri geleceği için bir tehlike oluşturmaktadır.

Cip safarilerin müşterileri, günlük yaptıkları gezilerde çevreye attıkları çöplerle geçilen güzergâhları kirletiyor. Orman bölgesindeki yol güzergâhında ise ciplerin kaldırdıkları toz bulutları, çam ağaçları ve bitkilere zarar vermenin yanında derelerdeki mevcut su kalitesine zarar vermektedir. Sürücü ve müşterilerin sigara içmesi aynı zamanda orman yangını riskini her zaman tetiklemektedir.”

Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Nuri Tarkan ise sunumunda 7 aylık çalışmalarda elde edilen bulguları grafikler eşliğinde sunarken, Marmaris Körfezi’nin her geçen gün daha da kötüye gittiğini bilimsel veriler ışığında anlattı. Konuşmasının büyük bölümünde 7 aylık çalışmalar süresince elde edilen verileri karşılaştırmalı grafiklerle anlatan Tarkan, kirlenmenin gerek denizdeki unsurlar gerekse karasal atıklara bağlı olarak körfeze akan azmaklardan kaynaklandığını belirttiği konuşmasında şu hususlara yer verdi;

“Marmaris Çevrecileri Derneğinden Körfezin araştırılması ile ilgili ortak çalışma taklifi aldık. Kendileri bize tekne ve sarf malzemesi sağlayacaklarını beyan ettiler. Üniversitemiz de 14 kişilik bir ekiple bu çalışmaya katılabileceği konusunda görüş bildirince taraflar arasında bir protokol hazırlandı. Bu Protokol Rektörümüz Sayın Prof.Dr. Mansur Harmandar ve Marmaris Çevrecileri Derneği Başkanı Sayın Ahmet Kutengin tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi.

Körfezi; su kalitesi, dip yapısı, besleyici özellikleri, canlı kaynakları gibi parametrelerle inceliyoruz. Bu nedenle istasyon aralıkları her türlü değişken özelliği belirleyebilmek için sıklıkla yerleştirilmiştir (Yaklaşık bir deniz mili)

Örnekleme ve ölçüm çalışmaları sabah erken saatlerde başlamakta ekibin üstün gayretiyle akşam geç saatlerde çoğunlukla eksiksiz tamamlanmaktadır. Marmaris Körfezinde şimdiye kadar bu kapsamda bir bilimsel deniz ve akarsu çalışması yapılmamıştır. Örnekleme ve ölçüm işlemleri toplam 18 istasyonda ve çeşitli derinliklerde yapılmıştır. Her etap en az 12 kişilik bir araştırıcı ekibiyle gerçekleştirilmiş, 18 parametre ile çalışılmıştır.

Körfezin durumunun en iyi şekilde anlaşılabilmesi için 12 aylık bir süreye gereksinim vardır. Körfez içinde iki, körfezin hemen dışında iki olmak üzere dört yeni tür bulunmuştur.

Geride kalan altı aylık çalışma süresinde uluslar arası atıf indekslerince taranan saygın dergilerde iki adet, ulusal kongrelerde bir adet olmak üzere üç bilimsel yayın yapılmıştır. Bir çok bulgu da yayına hazırlanmaktadır.

Körfezde daha önce hiç karşılaşılmayan denizanası türlerine rastladık

Göçmen Denizanası, Ülkemiz sularındaki temas ettiğinde ,çok acı veren oldukça tehlikeli bir denizanası türüdür. Kaşıntı daha sonra yerini acıya ve kızarıklığa bırakır (su toplama ve kanamada görülebilir). Bu acının önemsiz bir kaşınma ve ovuşturma ile geçiştirildiği zannedilse de bazı kimselerde nefes darlığı, bulantı ve mide krampları görülebilir. Hint Okyanusu kökenlidir ve Süveyş Kanalı yolu ile Akdenize girmiştir

Çiçek denizanası, Yakıcı özelliğinin yanında kızarıklık, kaşıntı ve tahriş edebilir. Şimdiye kadar ülkemizden hastanelik durumlara yol açtığı görülmemiştir.

Avustralya Benekli Denizanası, Avustralya kökenlidir. Zehiri hafif tahriş eder, insanlarda hastanelik vakalara neden olmamıştır. Plankton, balık yumurta ve larvalarını tüketir. Bulunan türler 60 cm çap 7.5 kg ağırlığında idi.

Yumrulu Denizanası, Akdeniz’in yerli türüdür. Hassas ciltlerde yangı,hafif kızarıklık oluşturabilir.

Denizanalarının  zararları

1. Denizanaları tür özelliğine göre ürettikleri zehir ile insan ve diğer deniz canlılarına çeşitli seviyelerde  zarar verir.
2. Bulundukları bölgede balık yumurta ve larvalarını tüketir.
3. Balıkların gıdasını oluşturan planktonu tüketerek pastaya ortak olur.
4. Balıkçıların ağlarına sürüler halinde takılarak av verimini düşürür.
5. Deniz araçları ve sahillerdeki elektrik santrallerinin soğutma suyu borularını tıkayarak üretimin aksamasına neden olurlar.
6. Kitleler halinde  öldüklerinde dekompozisyon (Çürüme) esnasında ortamdaki oksijeni tüketerek, bulundukları yerlerde kötükokuların yayılmasına neden olular.
7. Dünyada her yıl 130 milyon insan denizanalarından etkilenmektedir.

Taraklı Medüz, Atlas Okyanusu,Kuzey Amerika kökenlidir. Karadenizden  diğer denizlerimize yayılmıştır. İnsanlara  zararı yoktur. Balık yumurta ve larvaları ile balıkların besinlerini tüketerek büyük zararlara neden olmuştur.(Amerikada 750 milyon dolar. Karadenizde hamsi stoklarının % 40 azalmasına neden olmuştur. Marmaris Körfezi’nde 10 metrekarede 30 adet civarındadır ve dikkatle izlenmelidir.

Aşırı derecede beslenen makro ve tek hücreli canlıların artması; deniz ortamındaki organik maddelerin mevcut dengesini değiştirmektedir. Organik madde; yüzeysel sularda ve deniz tabanında birikmektedir. Sularda besleyici girişinin artışına paralel olarak Mikro-alg aşrı üremeleri zehirli olsun ya da olmasın 21. yüzyılda halen üstesinden gelinememiş ciddi bir halk sağlığı problemidir.

Ülkemizde su kirliliğine etki eden unsurlar;

1. Sanayileşme,
2. Şehirleşme,
3. Nüfus artışı,
4.Zirai mücadele ilaçları (Pestisid) ve kimyasal gübreler olarak gruplandırılabilir.

Besleyici element girişlerinin indirgenmesi özellikle insana bağlı atıkların denetlenmesi ve arıtma ünitelerinin kurulmasını kapsar. Balast suları, deniz ticaretinin artması ile bir limandan diğerine işgalci türleri taşıyan en önemli ortamlar haline gelmiştir. Dünya kargosunun yaklaşık %80’ni deniz yolu ile taşınmakta ve her yıl 10 milyar ton deniz suyu bu gemilerle bir limandan diğerine nakledilmektedir. Bu her gün balast suları ile aşağı yukarı 3000 sucul organizmanın transferi anlamına gelmektedir. Bu rakama zararlı ve zehirli mikro-algler de dahildir.

Marmaris Körfezi ihtiyoplanktonunda tespit edilen balık türlerinin % 38.46’ ı ekonomik değerlidir. sardalya, hamsi, gümüş,uskumru, lüfer bu gruptadır. Scombridae( uskumru-ton) balıklarının birey sayılarının alandaki yüksekliği bu grup türlerinin Marmaris Koyu’ndaki üreme potansiyellerinin yüksek olduğuna işaret etmektedir.

Bu türlerin larval birey sayıları üreme dönemleri olmasına karşın çok yüksek sayılarla temsil edilmemiştir. Bunun sebebi dip bölgedeki kirletici unsurların yoğunluğu ile ilişkilendirilebilir. Dibi kaplayan materyaller ve hidrokarbon çökelleri embriyo evresinde oksijen azlığına dayanamayan balık yumurtalarının önemli ölçüde canlılıklarını kısıtlayan faktörlerdir. Ölümlerin en yüksek olduğu aylar ağustos ( % 98.5), temmuz ( %73)

Hamsi yumurtaları tüm yumurtaların % 11.81’ini oluşturmaktadır. Hamsi yumurtalarında en yüksek ölüm Mayıs ve Haziran  (% 82-%98) aylarındadır. Temmuz ve ağustos ayları yumurtlamanın pik yaptığı dönemlerdir. Ancak Marmaris Körfezi’nde bu aylarda çok az sayıda hamsi yumurtası gözlenmiştir.

Türkiye’nin de taraf olmasının planlandığı sözleşme yürürlüğe girdikten sonra, 2015′e kadar tüm gemilere balast arıtım cihazları takılarak gemilerin taşıdıkları suların içindeki tüm canlıları arıtması sağlanacak. Dünyada, gemilerin balast suyu tanklarında her gün 7 binden farklı tür, farklı limanlar arasında taşınıyor. Taraklı medüzün bölgeye girmesi muhtemelen balast suları ile olmuştur.

Çözüm Önerileri

-Gerek tur tekneleri gerekse balıkçı teknelerinden denize sıvı ve katı atıklarla sintine sularının boşaltılmaması için denetimlerin yeterince yapılması arzulanan bir işlemdir.Bunun için bir atık toplama teknesi yoksa acil olarak servise konulması önemlidir.
-Teknelerdeki  ve kıyılardaki tesislerde görevli personelin çevre konusunda düzenli olarak eğitimden geçirilmeleri yerinde bir uygulama olacaktır.
-Demirlemenin çok sık yapıldığı dalış bölgelerinde tonozlama işlemlerinin yapılarak çapa zararlarının  önüne geçilmelidir.sistem doğayı korumakla kalmayacak,balıkların ve diğer deniz canlılarının barınmasını  ve çoğalmasını sağlayacaktır.
-Denizlerin oksijen kaynağı olan deniz çayırları deniz kirliliğinden ve denizlerin bilinçsizce doldurulmasından olumsuz etkilenmektedir.Körfezin her yerinde deniz çayırları iyi korunmalıdır.
-Tekne çapaları ve zincirleri deniz ortamında yaşayan canlılara önemli ölçüde zarar vermektedir.
-Dalışın yasak ama çapa atmanın serbest olduğu alanlarda dip yapısını bozan hatta yok eden  çapa izlerine rastlanmıştır.
-Öncelikli olarak tur teknelerinin denetim altına alınması zorunludur.Bunların sayılarının arttırılmasına izin verilmemeli,kapasite artımı yapılmamalıdır.
-Uygun noktalara dubalar yada kazıklar yerleştirilerek teknelerin yalnız buralara bağlanması sağlanmalıdır.
-Özellikle tur teknelerinin güzegahları iyi planlanmalı, demirleme körfezin hiçbir noktasında yapılmamalıdır.
-Bölgenin bazı sektörlere açılması durumunda bu kez kirlilik faktörü ortaya çıkacaktır.Bu da yukarıda yaşanacak olumsuz etkilere ek olarak körfezin ötrifikasyona gidişini hızlandıracaktır.
-Balıkçı barınakları, tur tekneleri ile yatların bağlama yerlerinin koyun berrak, denizin temiz  olduğu alanlarda değil,buralardan uzakta genellikle akıntının bol olduğu bölgelerde yapılması uygun olacaktır.
-En can alıcı nokta; dövizle,parayla karşılaştırılmayan,bozulduğu zaman yeniden kazanılamayacak doğal güzelliklerimizi koruma önlemlerini vakit geçirmeden almamız olmalıdır.
-Etken faktörler;

  • – yağan yağmurlarla derelerden gelen sedimentin körfeze girişi
  • – günlük tur yapan yapan teknelerin sintine suları,
  • – yoğun turizm faaliyetleri,
  • – Kontrol dışı evsel atık girişi

Çözüm önerisi ise bu sektörden para kazanan insanların eğitilmesi ve bilinçlendirilmeleri, derelerden gelecek olan sediment girişlerinin rehabilite edilmesi olarak açıklanabilir.

  • § Ayrıca karasal kirleticilerin denetim altına alınarak sürekli izlenmesi yasal bir zorunluluktur,uygulanması gerekmektedir.
  • § Aksi halde gelecek 20 yıllık sürecte körfezin kirlilik yükü çok fazla artacaktır.
  • § Bu bölgenin kirletilmesi son derece kolay ama tekrar temizlenerek geri kazanılması zor,oldukça pahalı ve uzun bir süreçtir.
  • § Dantel gibi koylarımızın bir kapasitesi vardır.Bunu aşarsak; daha fazla tesis,daha fazla marina ve daha fazla insan ve daha fazla hizmet ihtiyacı da beraberinde gelir.
  • § Denizlerimiz,sahillerimiz çok sayıda tekneyi turisti barındırabilir,ancak sorunlar ve kirlilik de beraberinde gelecektir.
  • § Büyük şehirlerde sayısı kontrol edilemeyen vasıtalara park yeri bulunamıyorsa,Marmaris koyu gibi kapalı denizlerde tekne sayısı kapasiteyi aştığında artan kirlilikle kalitenin düşmesi  kaçınılmaz ve acı bir gerçek olarak karşımıza gelecektir.
  • § Bu tür olumsuz uygulamaların dünyada bir çok örneği bulunmaktadır.
  • § Buradan yola çıkarak geleceğimizi iyi planlamak zorundayız.
  • § Bölgede eğitim programları ise çok az uygulanmaktadır.
  • § Çevreyi o bölgede yaşayan ve sahiplenen insanlar korumalıdır. Bu da büyük ölçüde eğitim yoluyla olacaktır.
  • § Fakültemiz öğretim üyelerinden oluşan bir ekip tarafından verilmesi planlanan, çevre bilincini aşılama,deniz canlılarını tanıma,onları koruma ve zararlılarından korunma,ilk yardım yöntemleri,su kalitesinin  bozulma nedenleri gibi konularla ilgili eğitim programları önem taşımaktadır.”

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir