'''ÇEVRECİLİK ANLAYIŞIMIZDA KAPIMIZ, SİYASET DIŞI VE TARAFSIZLIK İLKESİNDE OLAN HERKESE AÇIKTIR'''

Marmarisliler “Anadoluyu Vermeyoz Gari”

anadoluyu vermiyoz gari

İLHAN BARLAS /  Marmaris Güncel
Büyük Anadolu yürüyüşü’nün Marmaris bölümü yaklaşık 250 Marmarislinin katılımı ile yapıldı. Ormanların katledilmesine, maden ruhsatları verilmesine ve Marmaris’in balının neredeyse yok edilme aşamasına getirilmesine gösterilen tepkiler yüyüşte sloganlara yansıdı.

Ketenci otel önünde toplanan yaklaşık 150 kişi Atatürk anıtına doğru yürüyüşe geçti, yol boyunca vatandaşların katılımı ile Atatürk anıtına gelindiğinde yürüyüşe katılanların sayısının 250’ye ulaştığı görüldü.

Çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu topluluk yürüyüş boyunca zaman zaman durarak, halaylar çekerek, iktidat partisi AKP’nin doğayı katleden uygulamalarını protesto ettiler. Topluluğun yürüyüş boyunca hiç bir siyasi slogan atma girişiminde bulunmamasına karşın polisin aldığı olağanüstü güvenlik önlemi zaman zaman yürüyüşe katılanların tepkilerine neden oldu.

Yürüyüşün en renkli grubu Aksaz Deniz Üssünden gelen Deniz izcileri idi. Şık giyimleri ile dikkati çeken grubun arkasında Vardiya Bizde platformunun Marmaris’li üyeleri de vardı.

Çevreye duyarlılıkları yakınen bilinen Marmaris’in CHP’li İl Genel Meclisi üyeleri Dursun Kaplan ve Suat Esin’de yürüyüşte yer alırken, AKP’lilerin çevreye karşı gösterilen bu duyarlılığa adeta kulaklarını tıkarcasına eylemde yer almamaları, eylemcilerin haklılığının bir göstergesi olarak değerlendirildi. Yürüyüşe katılmayan bir diğer grup da Marmaris’te çevre duyarlığı konusunda çıkışları ile tanınan Filiz Ersan ve Çevre Gönüllüleri idi. Hiç bir siyasi görünümü olmayan ve tamamen bağımsız kişiler tarafından oluşturulan böyle bir yürüyüşte doğal olarak gözler Filiz Ersan ve Çevre Gönüllülerini aradı.

Atatürk anıtı önünde son bulan yürüyüşün ardından bir basın açıklaması okundu ve ardından yöneticilere olan talepler dile getirildi.

İnci Uysal okuduğu basın açıklamasında şöyle dedi;

Marmarisliler,

Türkiye yürüyor. Binlerce yıldır insan uygarlığının beşiği olan Anadolu, bugün eşi görülmemiş bir yıkımla karşı karşıya. Ancak dünya, bu büyük yıkımın farkında değil.

Anadolu insanı 2011 Nisanında köylerinden, kasabalarından ve şehirlerinden yola çıkarak Ankara’ya yürüyorlar. Güney Ege Kervanı Yuvarlakçay ve Bodrum’dan at arabaları ve eşekleri ile yollarına devam ediyorlar. Yol boyunca bu kervana katılımlar gerçekleşiyor. Bugün Datça’dan ve köylerimizden gelen dostlarla daha da çoğalarak Muğla’ya gidip kervanı Ankara’ya uğurlayacağız. 7 ayrı koldan Anadoluyu arşınlıyarak ve nehirler gibi akarak Mayıs ortasında Ankara’da buluşacağız.

Son on yıl içinde tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti. Üzerlerine binlerce HES ve baraj kuruluyor. Dağlarımız 40.000’den fazla maden ruhsatları ile maden şirketleri tarafından parsellendi, delik deşik ediliyor. Yaşamımız, nükleer ve termik santrallerle tehlike altında. Feryadımızı duyan yok. Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlar, yok olmaya başladı. Ormanlarımız, parça parça kesiliyor.

Bu yıkım sonucunda, tüm insanlığın ortak mirası, dünyanın en eski yerleşim yerleri sular altında kalıyor. Sayısız hayvan ve bitki türünün nesli tükeniyor.

Marmaris de bu olanlardan payını aldı. Kazanılan son Osmaniye Köyü Maden davasına rağmen halen iptal edilmeyen 42 maden ruhsatı mevcut. Yapılan duble yol çalışmaları tamamen bir ağaç katliamına dönüştü ve 8000 binden fazla ağaç kesildi ve halen kesilmekte. Şu andaki manzara bile insanın içini sızlatıyor. Marmaris’in ihtiyacı olmayan yeni duble yollardan bahsediliyor. Koylarımız satılıyor, sahillerimiz dolduruluyor ve yeni Marina projeleri gündemde. Bu bölgeye özgü Sığla ağaçlarımız yeterince korunamıyor ve arıcılık ölüyor.

İnsanımız, doğduğu bereketli topraklarda artık doyamıyor. Köyünü, ata toprağını terk ediyor. Binlerce insan şehirlere göç ediyor ve Anadolu kültürleri birer birer yok oluyor.

Yalnızca bir avuç insanın menfaatini gözeten bu düzen, doğayı, insanları ve kültürümüzü hiçe sayarak Anadolu’nun dört bir yanını işgal etmeye devam ediyor. Bu toprakları yönetenler, bu yıkıma karşı çıkanların çığlığına kulak tıkıyor ve yıkımı daha da çoğaltıyor. Anlıyoruz ki, onların gözünde artık köklerimizin hiçbir değeri yok.

Bu nedenle Anadolu insanları, Anadolu’yu yaşatmak için kendi halk iradelerini kullanmaya karar verdiler. Birleşiyoruz! Biliyoruz ki, her şeyimizi kaybettiğimizde, çalışıp yeniden ayağa kalkabiliriz. Ancak doğamızı kaybettiğimizde asla!

Geçmişe olan saygımız ve çocuklarımızın geleceği için, doğanın hakları ve yaşam hakkımız için yürüyoruz.

Suyumuzu, doğamızı, köklerimizi ve Anadolu’yu geri alana kadar, dönmüyoruz.

Hiçbir dil, din, ırk ve siyasi görüş ayrımı gözetmeden, tüm Anadolu insanlarını ve dünya insanlığını bu yürüyüşe katılmaya davet ediyoruz.

Anadolu’yu vermeyeceğiz!”

Daha sonra Ayşe Sevinç Aydemir tarafından, organizasyon komitesi tarafından hazırlanan talepler dile getirildi;

TALEPLERİMİZ

1. Doğayı bir meta olarak gören kalkınma modeli terk edilmeli, ‘doğaanamızın yaşama hakkı’ anayasal güvence altına alınmalıdır.

2. Kırsal yaşamımızı, kültürel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden, kâr hırsıyla hazırlanmış hidroelektrik santral ve baraj projelerinin tamamı durdurulmalıdır.

3. Ormanlarımızın yok olmasının önünü açacak 2B yasası derhal geri çekilmeli, ormanların özelleştirilmesine dair hazırlıklar durdurulmalıdır.

4. Ne koruma alanlarını, ne tarım alanlarını ne de canlı yaşamını dikkate alan madencilik faaliyetleri durdurulmalı, bu faaliyetlerin ekosistem üzerindeki etkisi göz ardı edilerek verilmiş tüm maden ruhsatları iptal edilmelidir.

5. Toprakların verimsizleşmesine, temel geçim kaynağı tarım olan köylünün yoksullaşmasına ve su kaynaklarının aşırı kullanımına neden olan yanlış tarım politikaları terk edilmeli; doğanın dengesini gözeten politikalar geliştirilmelidir.

6. Tüm canlı yaşamını tehdit eden hibrit tohumların, GDO’lu ürünlerin ve üretimde kullanılan her türlü kimyasal maddenin kullanımı durdurulmalıdır.

7. Bizden önce bu topraklarda yaşamış onlarca uygarlıktan günümüze miras kalan Hasankeyf gibi nice kültürel zenginliğimizi tehdit eden projeler derhal durdurulmalı, sadece bize değil tüm insanlığa ait bu değerler itinayla korunmalı, gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarılması için çalışmalar acilen başlatılmalıdır.

8. Sosyal ve ekolojik maliyeti gözardı edilerek planlanan ve şehirlere daha büyük göç dalgalarının gelmesine yol açacak otoyol, köprü ve konut projeleri durdurulmalı, karbon salınımını azaltacak demiryolu ulaşımı geliştirilmeli ve yaygınlaştırmalıdır. 

9. Var olanlara her geçen gün bir yenisi eklenen, termik santraller ve nükleer santral yatırımları derhal durdurulmalıdır.

10.Çevre ve Orman Bakanlığı’nın izniyle, özel firmalar tarafından hazırlanan ÇED raporları ve buna izin veren ÇED Yönetmeliği derhal iptal edilmelidir. Doğanın hassas dengesi, kamuoyu vicdanı, sivil toplum kuruluşları ve yerel halkın kanaatinin dikkate alınmadığı hiçbir projeye onay verilmemelidir.

11.Tüm koruma alanlarını ticari yatırımlara açan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı geri çekilmeli, Yenilenebilir Enerji Kanunu derhal iptal edilmelidir. Var olan koruma alanlarının statüleri güçlendirilmeli; biyolojik çeşitliliği korumak için önemli doğa alanlarına hızla koruma statüsü kazandırılmalıdır.

12.Özel şirketlerin ve kamu kurumlarının doğayı katletmesinin önünü açan ‘kirleten öder’ mantığı ve uygulaması terk edilmeli, doğaya zarar verenlerin ağır cezalara çarptırılmasını öngören yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

13.Devlet Su İşleri ile doğayı korumakla yükümlü Çevre ve Orman Bakanlığı’nı aynı çatı altında birleştiren yapı derhal değiştirilmeli. Çevre ve Orman Bakanlığı asli görevi olan, doğayı koruma görevini yerine getirmelidir.”

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir