Muğla Üniversitesi ve Marmaris Çevrecileri Derneği ile ortaklaşa sürdürülen proje çalışması kapsamında; 10 Mayıs tarihinde başlayan Marmaris Koyu deniz suyu örnekleme çalışmaları, Körfez’ de Üniversite tarafından belirlenmiş 18 istasyonda her ay tekrarlanarak bir yıl sürecek olan çalışmanın ikincisi, 9 Haziran 2011 Perşembe günü gerçekleştirilmiştir.
İstasyonlarda derinlik durumuna göre, 0-10-20-30 metrelerde; sıcaklık, tuzluluk, çözünmüş oksijen, pH, iletkenlik, dikey görünürlük, su rengi ölçümleri yapılmış, her derinlikten koliform bakteri tayinleri ve diğer bazı parametrelere bakılmak üzere su örnekleri alınıştır. Horizontal ve vertikal çekimle plankton ve grab ile çamur örneklemeleri de gerçekleştirilmiş, ayrıca bazı meteorolojik gözlemler de yapılmıştır.
Bu çalışmada, körfez kirliliği tespiti için belirlenmiş noktalara dalışlar yapılmıştır. Bu dalışlarda elde edilen Foto ve Video görüntüleri ile mevkileri ayrı bir körfez temizliği projesi için parselleme çalışmalarında kullanılacaktır.
9 Haziran tarihinde gerçekleştirilen çalışmada; 2. Körfez analiz çalışması, Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof Dr. Ahmet Nuri Tarkan Liderliğinde Üniversiteye ait 13 kişilik bir ekiple gerçekleştirilmiştir. MÇD Organizasyonunda, MÇD Üyesi 5 Dalgıç, su altı kameraları ve ekipmanları ile görev almıştır. Dalgıçlar, muhtelif derinliklere dalarak numuneler almış ve kirlilik düzeyini, yatay ve dikey görüş mesafesini görüntülemişlerdir. İstasyonlarda çeşitli derinliklerden alınan numunelerden elde edilen veriler, aynı anda Teknede kurulan laboratuar donanımı ile ön değerlendirmeye tabi tutulmuştur. İleri değerlendirme ve analiz için alınan numuneler, steril kap ve buzluklara konarak Üniversiteye götürülmüştür. Çalışma, 7-8 saat sürmüştür. Bundan sonraki süreçte, denizden yapılacak çalışma programı yanında, ayrı bir ekiple, karadan azmakların izlenmesi, denetlenmesi ve ölçümleri de yer alacaktır.
Yapılan çalışmalarla ilgili ilk bilimsel veriler, altıncı ayın sonunda alınmaya başlanacaktır.
Marmaris Çevrecileri Derneği ve Üniversite ile ortaklaşa yürütülen bu çalışmalar, bir kaç kurum ve kişi sponsorluğu ve desteği ile gerçekleştirilmektedir. Yapılan çalışmalar öncesinde, Marmaris Kaymakamlığı ve Sahil Grup Komutanlığına çalışma sahası bilgileri, katılımcılar, görev alan personel isimleri, tekne ve dalış program saatleri, çalışma istasyon koordinatları önceden gönderilerek bilgilendirilmektedir.
2.Etap çalışmalara katılan ekip;
MUĞLA ÜNİVERSİTESİ:
1.Prof. Dr. Ahmet Nuri Tarkan,
2.Yard. Doç. Dr. Bahadır ÖNSOY,
3.Yard. Doç. Dr. Tülin Çoker,
4.Yard. Doç. Dr. Menekşe Didem Ercan,
5.Araş. Gör. Nurçin Gülşahin,
6.Araş. Gör. Sercan Yapıcı,
7.Doktora öğrencisi Pınar Özkahya,
8.Yük.Lisans Öğr. Şeyma M. Kaymaz,
9.Yük.Lisans Öğr. Tansu Beyter,
10.Lisans Öğr. Bihter Asena Yanar,
11.Lisans Öğr. Özgür Aslı Baydemir,
12.Lisans Öğr. Gülşah Haylı,
13.Zeynep Sayın.
MÇD:
Ynt. Krl. Bşk. Ahmet Kutengin,
Dnt. Krl. Üyesi Mukbil Gülkokan
5 Profesyonel Dalgıç
Basın Mensupları:
Adem Ülker – Yeni Asır
Doğuş Esat Berme – DHA
9 Haziran Perşembe günü yapılan dalış çalışmaları esnasında dalgıçlar tarafından alınan, 3 adet Minemiopsisleidy- “Taraklı Medüz” incelenmek üzere Üniversite ekibine teslim edilmiştir.
Çalışmanın son istasyonu olan Körfez Kuzeyi E 0281444 N 0364932 koordinatında deniz dibinde genç bir yunusa ait çene, kafatası ve çeşitli kemik parçaları bulundu. Aynı noktada görülen, yaklaşık yarım metre çapında ve ve 4 kilo 180 gram ağırlığındaki canlının Ropilama Nomadica (Göçmen denizanası) olduğu tahmin edilerek dalgıçlar tarafından tekneye alındı. İlk inceleme sonucunda, deniz anası ile birlikte seyahat eden ve korunan bölgenin balık türlerinden olmayan iki küçük balığın birinin çinakop, diğerinin istavrit olduğu belirlendi. Prof. Dr. Tarkan, bu türün denizanalarının en yakıcı türü olduğunu belirtti. Prof. Dr. Tarkan, “Bu türün ana vatanı Hint Okyanusu. Ancak son yıllarda Doğu Akdeniz’de hızla yayılmaya başladı. Akıntılar yolu ile önce İskenderun Körfezi sonra Mersin, Taşucu’ na kadar geldi. Ege yakınlarında ilk kez bugün görüldü. Hızla yayılıyorlar, yakın zamanda Ege’nin içlerinde de rastlanabilir. Gövdesinde 5 milyara yakın zehirli kapsülcüğe sahip iğne taşıyor. Temas edene bunların en az 300- 500’ünü saplıyor. Yakıcı zehirlerini derinin altına geçiriyor ve o insanda kalp krizine, aşırı acıya neden olabiliyor. İnsanın iğnelerin saplandığı yeri kesip atası geliyor” dedi.
ALKOL VE AMONYAKLA SİLİNMELİ
Prof.Dr.Tarkan, yazın gelmesiyle birlikte hem Ropilama Nomadica hem de diğer denizanalarıyla temas edebilecek insanlar için de korunma yöntemlerini şu sözlerle aktardı:
“Dokunulan bölge hemen deniz suyuyla hafifçe yıkanmalı. Kesinlikle tatlı su veya buz kullanılmamalı. Temas bölgesi sirke ya da yüzde 40- 70’lik alkol veya amonyak ile yıkanarak ilk müdahale yapılmalı. Acı, şişlik, kaşıntı ya da yanma devam ederse, mutlaka ama mutlaka doktora başvurulmalı.”
Öte yandan göçmen deniz anası, incelenmek üzere Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi laboratuvarına götürüldü.
10 Haziran tarihinde yapılan telefon koordinesinde, Prof. Tarkan, Laboratuara getirilen canlının Ropilama Nomadica olduğunun kesin olarak belirlendiğini açıkladı. Prof. Ahmet Nuri Tarkan, aynı çalışmada 3 adet örnek alınan Minemiopsisleidyi-Taraklı Medüz hakkında aşağıda yer alan resmi açıklamasını yaptı.
TARAKLI MEDÜZ
Taraklılar (Ctenophora), çoğu serbest olarak denizlerde yüzen, bazıları sesil (sabit) yaşayan, vücudu ışıldayan ve jelatinimsi yapıda olan canlılar şubesidir.
Bir çoğunda besin yakalamada kullanılan yapışkan kolloblast hücrelerini içeren tentaküller bulunur. Vücutlarında ışınsal simetrik olarak dizilmiş 8 adet silli bant bulunur. Tarak dişi gibi dizilmiş sillerin oluşturduğu bu bantların her biri bir kaburga veya plak şeklindedir. Hareket, yüzme plakları adı verilen bu yapılar üzerindeki sillerin yardımıyla sağlanır.Parlama özellikleri vardır ve insanlara zararı bulunmamaktadır.
Bu canlıda doyma hissi bulunmadığından sürekli yemekte ve sonrada kusmaktadır.Bu canlıya bu özelliğinden dolayı “çıkmaz sokak” denilmektedir. Birkaç yönden ekosisteme zarar vermektedir.Bunlardan ilki balık yumurtaları ve yumurtadan çıkan suda bulunan hemen hemen bütün larvaları tüketerek doğrudan,İkinci zararı ise balıkların yediği plankton denilen denizdeki besleyicileri yiyerek dolaylı yoldan zarar vermektedir.
Taraklı medüzün ,balıkçı ağlarına tutunarak ağların ağırlaşması,ağlarda bulunan diğer ekonomik türlere zarar vermesi,teknelerin motor soğutma borularını tıkaması gibibirkaç olumsuz etkisi daha bulunmaktadır.
Minemiopsisleidyi denilen bu türün birkaç düşmanı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi yine kendisi gibi bir canlı olan ve ayni aileden Beroeovata denilen bir türdür. Deniz kaplumbağası, uskumru balığı gibi canlılarda taraklı medüzü tüketen organizmalardır.
İlk kez 1988 yılında Karadeniz’de rapor edilen taraklı medüz yaşaması için uygun bir ortam bulduğundan burada hızla çoğalmış ve yukarıda verdiğimiz zararlara sebep olmuştur 1990’ lı yıllarda hamsi stoklarında çok önemli düşüşler görülmüş ve bu konuda birçok uluslar arası toplantılar düzenlenerek bu canlı ile mücadele yöntemleri tartışılmıştır.
1992 yılında içinde benimde bulunduğum uluslar arası bir araştırma ekibi Marmara Denizinde Taraklı medüzün dağılımı ve bolluğu ile ilgili ayrıntılı bir çalışma gerçekleştirilmiş ve sonuçlar 1995 yılında uluslar arası bir makalede yayınlanmıştır. Bu araştırmada metrekarede 7-8 kg a kadar çıkan bu canlının düşmanlarının bu bölgeye gelmesi ile bolluğunda düşüşler yaşanmaya başlamıştır. Marmara Denizinde bu günkü görünüm metrekarede gramlarla ifade edilebilecek bir düzeydedir.
Mayıs 2011 de ilk seferde kaydedilen toplam sayı 1 km karede 3-4 birey civarındadır. 09 Haziran seferinde ise 1 km karedeki sayı 25 adede çıkmıştır. Bu türün bölgedeki varlığı dikkatle izlenmelidir. Bu artışlar mevsimsel olabilir ama yinede bundan sonra yapılacak deniz örneklemelerinde bu canlı için çalışmalar kesilmemelidir.
Prof.Dr. Ahmet Nuri TARKAN
MUĞLA ÜNİVERSİTESİ