Kişisel bakım, şahsi bakım, koruyucu bakım, … vb adlarla bildiğimiz, hatta çok da sık rastladığımız bir bakım türüdür aslında. Askeri terminolojide daha net ayrılmıştır bakım kademeleri. Beşinci kademeye kadar uzar.
“Bir kişinin kendisi, kullandığı silah, araç ve gereci için yapması gereken bakım” olarak tarif edilir birinci kademe bakım. Nasıl yapılacağı da talimnameler ve yönergelerde detaylı olarak anlatılır. Sadece anlatılmaz, uygulamalı olarak da gösterilir, duvarlarda asılı posterler ve emirler levhası gibi panolarda da rastlarsınız her köşe başında bakımın nasıl yapılacağına askeri tesislerde.
Neredeyse hayatı boyunca hiç dişini dahi fırçalamamış, WC de nasıl taharetlenmesi gerektiğini bilmeyenler de eğitilir. Aksi halde WC lerin deliği taşla dolar!! Çünkü tarlada ihtiyaç giderince taş kullanır kimileri.. Askerlik bittiğinde ise ayak, el, yüz, tırnak bakımları ile banyo kültürü kazanmış olarak giderler köylerine..
İçinizden ayıplayanlar çıkacak, bu çağda da olur mu taşla taharetlenmek diyeceksiniz belki ama giderek azalsa da var maalesef. Buna karşın ayda veya haftada bir manikür, pedikür, cilt bakımı, ağda, masaj yaptırmayan erkek ve bayanları da ayıplayan önemli bir grup var şehirlerde yaşayan. Aynı kuaförlere, masaj ve bakım salonlarına giden çiftler az değil. Metro seksüel erkek tanımı da onlar için söyleniyor.
Bir nevi gelir seviyesi arttıkça, toplumsal statüsü yükseldikçe insanlar daha çok bazen de abartarak kendine bakmayı önemsiyor. Araçlar oto kuaföre gidiyor. Tamircilerin yerini bakım servisleri alıyor. Yani muhtelif bahaneler ve tercihlerle gelir seviyesi artan kişiler, kişisel bakımlarıyla araçlarının, ev ve eşya bakımlarını hizmet alarak yapmayı tercih ediyorlar. Biraz tembellik de var galiba!! İşte bu şekilde araya profesyonel ekip ve kişileri koyduğunuzda artık birinci kademe bakım olmaktan çıkıp, ikinci kademe bakım hizmetine dönüşüyor. Yani ekstra masraf ve bütçe ayırıyoruz.
Sağlık hizmetlerinde de böyle değil midir? Gıdasına, uykusuna, sporuna, sağlığına, temizliğine gerekli özeni göstermeyen, her sorunda doktora koşanların birçoğu soluğu ya acilde, ya da hastanede alıyor. Şimdilerde Aile hekimliği, Aile danışma merkezleri gibi ara kademeler oluşturan devlet, hastanelere olan bağımlılığın önünü kesmeye çalışıyor. Aile hekimleri yönetmeliği birinci basamak sağlık hizmetleri olarak tanımlamış bunu.
Çağımızın hastalığı stres, geçim sıkıntısı çekenler ve engelliler için de psikolojik destek hizmetleri konusu ön plana çıkmaya başlayınca, hem bireylere, hem de ailelere yönelik hizmet veren aile danışma merkezleri yönetmeliği yayınlanarak hizmet verilmeye başlandı birinci basamak bakım kapsamında.
İnsan sağlığı sadece kişilerin kendisine ve yaşadıkları çevreye duyarlı olmasıyla mümkün değil. İnsanların en önemli besin kaynağı olan hayvansal ve tarımsal gıdalar konusunda da gerekli özeni göstermek zorundayız. Bayramdan, bayrama şeker imalatçılarını denetlemekle olmuyor bu işler. Kendisine dahi bakmaya aciz olan kırsal kesimde yaşayanlara, hayvanına nasıl bakacağını anlatamıyorsak, eğitim veremiyorsak nasıl çözeceğiz şap, burusella, vb. hayvan hastalıklarını? Ahır hijyeni ve süt sağım ünitelerinin temizliği başta olmak üzere, sofralarımıza ulaşan hayvansal ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğunu biliyor muyuz? Seçici davranabiliyor muyuz? İl tarım ve sağlık müdürlüğü ekipleri, veterinerler bu konuda yeterli denetim ve eğitim hizmetleri veriyor diyebilir miyiz? Kendi adıma ben inanmıyorum.
“Malının kıymetini bilen” kişi tanımı vardır bilirsiniz. Bunların arabası, bilgisayarı, telefonu, elbisesi, traktörü, ayakkabısı, gözlüğü, kalemi, saati hiç eskimez. İlk günkü gibidir. Tertemiz, düzenli ve sağlamdır. Çok para ayırdıkları için değil, kişisel temizlik ve bakımı bir hayat felsefesine dönüştürdükleri için başarırlar bunu. Aşırı titiz ve temizlik hastası olarak adlandırdıklarımızı ayrı bir yere koyarsak, olması gereken asgari seviye olarak tarif ettiğimiz standardı yakalamış olanlardır bu kişiler.
Gelişmiş toplumlar ile gelişmekte ve geri kalmış ülkeler arasında ki fark da bu seviyedir aslında. Yukarıda verdiğim asker örneğinde olduğu gibi iyi bir eğitimle insanlara kazandırılabilmesi mümkün olan bir şeydir bakımlı olmak. Aynı zamanda insanlara sorumluluk duygusunu aşılayabilmektir.
Fakir ama tertemiz bir eve sahip olan, eski ama temiz ve ütülü kıyafetler giyen, üstü başı kokmayan, vücut temizliğine özen gösteren kişilerin iş ve sosyal hayatlarında da tercih ve takdir edildikleri bir gerçektir.
Kendisine, evine, aracına ve kullandığı eşyasına özen göstererek bunu bir hayat tarzı haline getirenler için sokakların, şehir mobilyalarının, parkların, piknik yerlerinin de temiz ve sağlıklı olması önemli olmaya başlar. Yedikleri çekirdekleri, yiyecek artıklarını ve ambalajlarını sokağa atmayan sorumlu bireylerden oluşan bir toplum olma hedefine ulaşmak hem çok kolay, hem de çok zordur. Maalesef etkili bir denetim olmadan bu hedefe ulaşabilmemiz zor görünüyor.
Müslümanlıkta temizliğin önemine vurgu yaparken, gittiğimiz batılı ülkelerdeki insanların çevreye olan saygısını, cadde ve sokaklarının temizliğini gördüğümüzde utanmamaktır kişisel bakım ve hijyen kurallarına uymak. İlle de mangal yapacağız diye gittiğimiz piknik yerlerinde, arkamızda bıraktığımız poşetler, kutular, yiyecek artıkları ve mangal kömürlerinin ağaç diplerine boca edilmediği bir medeni şehirde yaşamak daha güzel değil mi?
Toplum olarak bir yaşam kültürüne dönüştürdüğümüzde, sadece kendi kaynaklarımızı değil, ulusal varlık ve kaynaklarımızı da etkin kullanmak ve tasarruf edebilmenin yolu da birinci kademe bakımı ne kadar doğru anladığımızdan ve uygulayabildiğimizden geçer aslında..
Her altı ayda bir tam teşekküllü hastanede sağlık kontrolünü yaptırmaktan çok daha önemlidir, birinci kademe bakım ve sağlık kurallarına uyarak önlem almak.
Saygılarımla,
A.Baybars GÖĞEZ
Ekonomist
0 544 5607293
abgrisk@gmail.com Eylül 2012