'''ÇEVRECİLİK ANLAYIŞIMIZDA KAPIMIZ, SİYASET DIŞI VE TARAFSIZLIK İLKESİNDE OLAN HERKESE AÇIKTIR'''

PROJECİLİĞİN SİNERJİK ETKİSİ VE BÖLGESEL KALKINMADAKİ ROLÜ

Baybars Göğez
Baybars Göğez

Muhtelif ortamlarda ve internette üyesi olduğum gruplarda yapılan tartışmaları büyük bir keyifle izliyorum. Elimden geldiğince ve dilimin döndüğünce de bu tartışmalara katılmaya gayret ediyorum. Ancak yazılmayan, üstünde durulmayan bazı konular var ki uzun zamandır yazmak istememe rağmen bir turlu fırsat bulamadım.

Konunun daha iyi anlaşılması için bir kaç örnek vermek istiyorum;

–         Mevcut hükümeti eleştiriyoruz, bazen de geçmiş hükümetler dönemini, fakat yeni uygulamalar geliştirmek ve önerilerde bulunmakta eksik kalıyoruz.

–         AB’yi eleştiriyoruz fakat AB ile gelen bazı yeni kavramları tartışmıyoruz.

–         ABD’yi eleştiriyoruz İç islerimize burnunu sokuyor diye ama çalışma şekillerinden ders çıkartmayı beceremediğimiz için ekonomik ve siyasal olarak güçlü olduğumuz durumlarda dahi kaybediyoruz.

Daha fazla örnek vermek mümkün olabilir herhalde. Ben diğerlerini size bırakıyorum. Bu yazının ana konusu olan önerim veya yaklaşımım işte bu soruların cevabına yönelik.

Bildiğiniz gibi bizler millet olarak planlı hareket etmeyi çok önemsemeyiz. Kararlarımızda hep acelecilik vardır. Proje adını verdiğimiz yeterince fizibilitesi yapılmamış birçok düşünceyi ölçüp-biçmeden hemen uygulamaya baslar, karşımıza çıkan küçük bir engelde de  vazgeçeriz. Özellikle politikacılarımız bu konuda başı çekerler. Seçimlerde yüzlerce proje sayarlar, seçimden sonra da ben yanlış hesaplamışım olmuyor derler. Biz yine de seçeriz. Arzu ettiğimiz problemsiz Dünya’nın kuruluşuna katkıda bulunmak yerine, sorunlarla başa çıkabilen, organize olmuş, ekibi ile sürekli dayanışma içinde olanların başarılı uygulamalarını, o yaptı biz niye yapmayalım diye biraz da kıskançlıkla izler, yanına ayni iş için bir dükkan veya büro daha açar, sonra da yeterince iş deneyimine sahip olmadığımız için beceremeyip kapatmak zorunda kalırız.

Bugünlerde AB projeleri hazırlamak konusunda bir çok çevrede hummalı bir arayış var. Özellikle akademisyenlerimiz bayrağı kimseye kaptırmak istemiyor. Kabul edilenler ve uygulananlar zaman, zaman basında yer buluyor. Aslında hazırlanan projeler kabul edilenlerin belki 10 kati fazla. Bu projelerden amaç AB ve diğer hibe kuruluşlarından 10.000 ila 100.000 Euro arasında hibe alabilmek. İnanın proje hazırlamak için o denli büyük bir mesai veriliyor ki… Proje desteklenmeye uygun bulunmadığında ise zannedersiniz Dünya’nın sonu geldi. Türkiye için hazırlanan özellikle yaşam, çevre, eğitim, sağlık v.b. yüzlerce proje yanında, diğer Avrupa ülkelerinde de hazırlanan projelere baktığımızda hepsi birbirinden güzel ve mutlaka uygulanması gerektiğinde herkes hemfikir. Fakat gelin görün ki bu projelerden bir tanesini alıp da kendi bölgesinde uygulamaya gayret eden yok. Eğer uygulayabilse yüzlerce kişi eğitilmiş olacak, şu kadar çevre sorunu çözülecek, sağlık ve fakirlik problemleri azalacak, işsizler iş sahibi olacak, firmalar kar edecek v.s.

AB projesi hazırlayanlar bilir. Projenin bir maddesinde bu projenin uygulanabilirliği ve destek sonra erdikten sonra sürdürülebilirliği hakkında bilgi ve taahhüt isterler. Biz de bu konularda gerekçelerle projenin devam ettirileceğine dair görüşlerimizi açıklarız. İyi de örneğin İstanbul veya Diyarbakır için hazırlanmış olan bir sosyal kalkınma projesi neden Konya, Samsun, Denizli v.b. diğer iller için örnek alınarak uygulanmaz? Yukarda da dediğim gibi projenin toplam bütçesi 100.000 Euro ise bu bütçenin ilk % 40’lik bölümü, demirbaş alımları ve ilk hazırlık giderleri için iki ay içinde harcansa da geriye kalan 60.000 Euro 10 ay içinde harcanacaktır. Yani ayda 6.000 Euro lazım.

Simdi soruyorum;

–         Ülkemizin gelişmişlik seviyesi ve eğitim düzeyine bakıldığında Anadolu’nun herhangi bir ili için hazırlanan proje % 80 ilde de aynen uygulanamaz mı?

–         Hibe desteği almış, başarı ile uygulanmış bir projeyi başka bir il veya ilçede uygulamak için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek var mı?

–         Bir çok yardımsever firma ve kişiler kendilerine sunulan böylesi güzel tasarlanmış bir projeye ayda 6.000 Euro veremez mi?

–         Amaç Türkiye’nin kalkınması ve batı uygarlığını yakalamak ise küçük, küçük projelerle insanımızın eğitimi, sağlığı ve istihdamı için ille de AB hibesi mi gerekli?

–         Bu projeleri uygulamaya alıştığımız takdirde ülke olarak projeli yasam kültürü kazanmış olmaz mıyız?

–         Hükümet onu yaptı, o parti şunu yapmıştı gibi kayıkçı kavgalarını bir yana itip, halk, Sivil Toplum Kurulusu ve yerel yönetimler olarak sorun çözebilen ve hizmet veren kuruluşlar haline gelemez miyiz?

–         Toplumsal uyanış ve milli hedeflerimizi gerçekleştirme yönünde bu başarılara ulaştıktan sonra kime ihtiyacımız var? AB bizi kabul etmezse etmesin. Biz onun teknolojisini- düşüncesini yakaladıktan sonra insanca yaşamayı ve kaynaklarımızı değerlendirmeyi hala başaramaz mıyız?

–         Eğer proje çalışmasını, meclisteki çok sayın vekillerimize ve hala babadan kalma usullerle işleri yönetmeye çalışan gelenekçi tüccarımıza da anlatabilirsek, anlayamayan vekillere de sen bizi temsil etmiyorsun arkadaş diyebilirsek, ABD’ ye de AB’ye de haklı olduğumuz konularda mağlup olur muyuz?

Selam ve saygılarımı sunarım.

A.Baybars GOGEZ

ABG&RİSK YÖNETİM VE PROJE DANIŞMANLIĞI

abg2@tr.net

BÜLTEN AĞUSTOS 2005

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir