Türkiye’nin ve Bodrum gibi değerli turizm bölgelerinin,rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmama gibi bir lüksü olamaz.Enerjiyi dünyanın dövizini ödeyerek dışarıdan satın alıyoruz. Onun için yerli üretim imkanlarından sonuna kadar istifade etmeliyiz.Ama bir şartla…
Doğayı tahrip etmeden,yaşam alanlarına zarar vermeden, yangından mal kaçırırcasına plan değiştirmeden ve halkın da görüşlerini dikkate alarak,enerji yatırımlarına izin vermeliyiz.
Bodrum’un Yalıkavak bölgesi,son yılların hızla yükselen bir turizm merkezidir.Muhteşem marinasıyla,farklı ve değerli yapılarıyla,güzelim koy,sahil ve plajlarıyla,ünlü balık restoranlarıyla, dağ ve çiftlik evleriyle,yazları klimadan değerli rüzgarıyla ve güneşin en güzel batış noktası olarak bilinmesiyle Yalıkavak,tablo gibi güzelliğe sahip nadir yerlerimizden biridir.İşte böylesine değerli bölgemizin bağrına,bıçak saplar gibi rüzgar türbinlerini yerleştirmeye kalkışıyoruz.Bunun adı enerji yatırımı filan değil cinayettir.
Evet Yalıkavak’ın iyi ve güçlü bir rüzgarı vardır ama,aynı rüzgar bakir dağları da yalayarak, Halikarnas yarımadasının üzerinden Datça’yı da aşıp, Ege denizine üfürür.Yani bu rüzgardan yararlanmak için Yalıkavak’ı seçmek,bunda inatla ısrar etmek,aklın alacağı bir iş değildir.Başka yer mi yok,Türkiye boş ve uçsuz bucaksız hazine arazisi zenginidir.Bunlar dururken,üstelik bunların da üzerinden aynı güçlü rüzgar eserken,yerleşim merkezlerine ve değerli turizm bölgelerine el atmak, inanılmaz ve ileride telafisi güç bir hatadır.
Yalıkavak- antik Sandıma köyü ve Akyarlar civarı için yapılıp,alelacele çıkarılan RES imar planları,neresinden bakarsanız bakın 3194 sayılı temel imar kanununun yaşam alanları ile ilgili belirtilmiş temel hükümlerine tamamen aykırıdır. Kurulması düşünülen rüzgar türbinleri,yerleşim alanları ve kullanımları ile iç içedir.Oysa bunların enaz 2-3 kilometre uzak bölgelere kurulması, gürültü ve görüntü kirliliği yaratmaması gerekiyor.
Bodrum Belediyesi,rüzgar üretecek firmanın yaptırdığı planları ve müracaatları reddetmiş.Ama Şehircilik Bakanlığına öyle yetkiler verilmiş ki, Belediyelere filan kulak asmadan,dilediğini dilediği yere rahatça yaptırabiliyor.Yalıkavak’ta da böyle olmuş.Bakanlık fiziki,doğal,tarihi ve kültürel değerlere aldırmadan,koruma ve kullanma dengesini dikkate almadan,mülkiyet haklarını, tapuya güven ilkesini,kazanılmış hakları filan yok sayarak,üstelik ÇED raporu bile istemeyerek bir masabaşı planı hazırlamış ve yürürlüğe koymuş. Şimdi kıyametler kopuyor,dava üstüne dava açıyor vatandaşlar.Projenin,imar planının,ÇED raporu gerekli değildir kararı ile acele kamulaştırma kararının iptali için peşpeşe yüzlerce dava açılıyor.
Yalıkavak’ta başlayacak olan proje çok tehlikeli bir projedir.Bunun diğer turizm bölgelerine de düşünülmesi bir felaket olur.Bu projelerin turizmden para kazandığımız yerleşik merkezlere yapılması,hem turizm ekonomisini büyük ölçüde çöküntüye uğratır,hem de yaratacağı geniş çaplı psikolojik etki alanı ile turizm bölgelerine zararlar verir.
Neler olur mesela?RES Türbinleri yerleşim alanlarına yakın yerlere dikilirse,mekanik gürültü rahatsızlığı yaratır.Sağlığa zararlı düşük frekanslı sesler çıkarır.Ritmik gölgeleme etkisiyle algılama sistemini zorlar.Kopabilecek kanatlar meskün bölgelere savrulur.Bazı ülkelerde bunun örnekleri görülmüştür.Ayrıca yaratacağı görüntü kirliliği de işin bir başka önemli yönü.
Yol yakınken,mahkeme kararları filan beklenmeden bu projeden vazgeçilmeli,rüzgar türbinleri için yeni ve yerleşim bölgelerine uzak yerler tespit edilmeli ve vatandaşın huzursuzluğu önlenmelidir.