'''ÇEVRECİLİK ANLAYIŞIMIZDA KAPIMIZ, SİYASET DIŞI VE TARAFSIZLIK İLKESİNDE OLAN HERKESE AÇIKTIR'''

DENİZİN BİLİMSEL RAPORU

Can Pulak
Can Pulak

Denizlerimizin kirlilik sorununa,bu kere de yeni tanıştığımız tehlikeli balık, deniz anaları ve kaşıntıya neden olan bir hayvan türü (hidroid polip) de eklendi.

Balon  balığı üstelik zehirli.Birkaç yıldır sularımızda görüyoruz.Hem küçük balıkları yiyor,hem de ahtapotları parçalayıp,kökünü kurutuyor.Keskin dişleri var,oltaya veya sırtıya yakalandığında aniden şişiyor ve denizden  çıktığında ise tükürüyor ortalığa.

Bu balığın güzel bir görünüşü var.Siyaha kaçan üst derisinde,yuvarlak iri halkalar taşıyor.Karnı ise bembeyaz.

Boyu mercandan biraz iri,bazıları palamuta yakın.Güçlü ve kuvvetli bir balık anlayacağınız.Ama sakın yemeye kalkmayın,hastaneye zor yetişebilirsiniz.

Japonya’da yeniyor ama,bunun özel aşçıları özel bir eğitimden geçiriliyor.Bu aşçıların dışında pişirene ve satana, orada çok ağır cezalar veriliyor.Balon balığının zehiri yılın dört ayı çok artıyor.O dönemde yediniz mi,hastaneye uğramadan doğru mezarlığa gidiyorsunuz.

Deniz anaları da arttı sularımızda.Bizim bildiğimiz ve gelin gibi süzülen beyazların yanında,kaşındıran ve dokunduğunda şiddetli acı verenleri ile tek tük de olsa öldürenleri bile var.

En tehlikelisi,Hint Okyanusu kökenli olup,Akdeniz’e Süveyş kanalı yolu ile girenleri ki,Türkiye’de henüz birkaç tane görüldü.Zehiri insanı hafif tahriş eden ve 8 kilo büyüklüğe ulaşan Avustralya benekli denizanası ile,hassas ciltlerde hafif kızarıklık oluşturan Geryonia tipi ve çiçek denizanası gibi değişik türlerine ise bolca sahibiz artık.

Hani bazen denizden çıktığımızda kaşınırız ya,buna da  tüm güney sahillerimizde var olan ve Noel ağacı denilen (Hidroid Polip) sebep oluyormuş.Kirlilikten kaşınmıyormuşuz,hızla üreyen bu sualtı bitkisi rahatsız ediyormuş yüzenleri.

Şimdiye kadar herşeyi deniz kirliliğine bağlıyorduk.Ama sadece kirlilik değil,küresel ısınmadan da kaynaklanan değişiklikler de tehdit ediyormuş denizlerimizi.Öyle anlaşılıyor ki,tanımadığımız ve bilmediğimiz deniz canlılarıyla da mücadele edeceğiz artık.Denizden babam çıksa yeriz derdik ya,bundan sonra zor söyleriz bu lafı.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Marmaris Çevreciler Derneği ile işbirliği yaparak, denizlerimizin durumu hakkında çok değerli bir rapor hazırlamış.Rapordan önce, elele veren bu iki kuruluşumuzu sizlere tanıtmalıyım.Rahmetli sınıf arkadaşım  Ali Koçman’ın yine rahmetli babası Sıtkı Koçman amcamız,servetini eğitime bağışlarak,madencilikten para kazandığı Muğla’ya müthiş bir Üniversite yaptırdı.Bu güzel Üniversite’yi mutlaka görmeli ve vakit bulduğunuzda ziyaret etmelisiniz.Bir Türk olarak,böyle ciddi ve mükemmel bir kuruma sahip olduğumuz için sevinir,öğünürsünüz.

İşte bu Üniversitemizin Su Ürünleri Fakültesi,bulunduğu yörenin denizlerinde bilimsel araştırmalar yapıyor,turizme ve denizciliğe gerekli verileri tespit ediyor,zararlı ve tehlikeli unsurları ortaya koyarak,kamuoyunun  dikkatini çekiyor. Bölüm Başkanı Prof.Dr.Ahmet Nuri Tarkan,5 öğretim üyesi,5 araştırma görevlisi ve 6 kişilik lisans ve lisansüstü öğrencilerden oluşan 16 kişilik araştırma ekibiyle,bir yıl boyunca Marmaris körfezi ve çevresinde dalışlar yapıyor.

18 nokta ve muhtelif derinliklerden nümuneler alınıyor,körfez su altı çekimleri tamamlanıyor ve Üniversite laboratuarlarında 11.600 adet analiz yapılarak,o müthiş rapor hazırlanıyor.

Bu raporun sunumunu dinlemek için,Marmaris Çevreciler Derneğinin daveti üzerine bölgeye gittim.Derneğin Başkanı Ahmet Kutengin baba dostudur.Çalışma arkadaşlarıyla birlikte,bir dernekten beklenenin ötesinde ciddi gayretler sarfediyor,fazla medyatik olmadan hedefe koşmaya uğraşıyor.

Bunu gördüğüm için çok memnun oldum.Sadun Boro da, ben de yeni çevreciler yetişmiyor,kimse bayrağı alıp ileriye taşıma zahmetine katlanmıyor diye çok üzülürdük.

Medyatik çevrecimiz bol ama,şöhret peşinde koşmayan,bilimsel çalışmalar yapan,sadece eleştiren değil çözüm yolları da gösteren gerçek çevreciler açısından oldukça fakiriz.Ama artık görüyorum ki,ne yaptığını ve yapacağını bilen çevreciler  de var şimdi.Ahmet Kutengin ve Yönetim Kurulu ile,onlara destek olan gönüllüler de böyle işte…

Doğaya sevdalı bir avuç insan,görev sorumluluğu taşıyan bir avuç bilim adamı,elele ve omuz omuza verince ortaya harika tablolar ve sonuçlar çıkıyor.Böylece önümüzü daha net görebiliyoruz artık.Denizlerimiz kirli mi,suyun altındaki hayat nasıl gelişiyor,suyun oksijeni yeterli mi,ülkemiz ve insanlarımız için bir tehlike var mı?Bütün bu soruların cevaplarını,bilimsel raporlarda bulabiliyoruz.Bunun için gerek Prof.Dr.Tarkan’ı ve gerekse Başkan Kutengin’i yürekten kutluyoruz.

Gelelim rapora…Yazının başında belirttiğim balık, denizanası ve kaşındıran sualtı bitkileri,henüz çok korkulacak boyutlarda değil ve kırmızı alarm vermiyor.Deniz suyumuz ise,iyice kirlenen ve ciddi sorunlar yaratan(Fransa,

İtalya ve İspanya) gibi Akdeniz ülkelerininkinden daha iyi durumda.Bu demek değildir ki,Gökova’da görüldüğü gibi pırıl pırıl bir suya sahibiz.Ama şimdilik bizi idare eder.Yeter ki,daha fazla kirletmeyelim ve kirletme merkezlerini engelleyelim. Kirliliği azaltacak önlemleri alırsak,karadan gelen yüzde 86 kirlilik tehlikesini mutlaka önlersek,fazla başımız ağrımaz.

Rapor genelde alarm vermiyor,battık-mahvolduk demiyor ama,dikkati de elden bırakmamamızı,denizlerimizi daha fazla kirletecek gelişmelere karşı uyanık olmamızı da öneriyor.

Can Pulak

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir